Baştan söylüyorum, kişisel blog yazarlığına uzanan süreci anlattığım bir yazıdır, önce uzun bir nefes ve yanında çay yada kahve almanızı öneririm. :)
Benim de Köşem Var Sürekli Yazıyorum
Sanırım o zamanlar ilkokul yada ortaokul öğrencisiydim; televizyon izlerken bir reklam görmüştüm. Elinde çantayla bir kız öğrencisi, muhtemelen benden büyük olduğunu sezdiğim için lise olması yüksek ihtimaldi, bir salon gibi yerde bekliyordu. Daha sonra yazar (olduğunu anladığım) bir amca geliyor, konuşuyorlar. Kız diyordu ki; sizi çok seviyorum, benim de köşem var orada yazıyorum, diyordu. Sonra beraber konuşarak çıkıyorlardı oradan. Yazarlık hakkında kısa bir reklam yada kamu spotuydu sanırım. O video kaynı bulsam burada paylaşmak isterdim ancak çok küçük olduğum dolayısıyla da yıllar önce olduğu için reklam adına hiç bir isim aklımda kalmadı. Ama o reklamdan aklımda kalan tek kesit çok küçük yaşlarda bir kızın “köşem var yazıyorum” demesi olmuştu.
Çocuk aklı ya işte. İlk duyduğumda evin köşelerine baktım. O zamanlar ders çalışma masamı annem evin köşesine koymuş, oraya baktım. Hatta odaya girip sağını solunu inceledim. Burada yazı mı yazılıyor da bu kadar ünlü olmuş bu kız dedim. Kendi kendime sordum, o kız böyle bi köşede yazıyorsa insanlar nereden biliyordu yazdıklarını diye. Bu kısmı sündürerek anlatıyorum çünkü konuyu aklımda çok yer eden olaya getireceğim için anlatıyorum. Daha sonra televizyonda izlediğim her (benzer) filmlere, reklamlara dikkat ettim. Daha sonra gazete reklamları oluyordu, işte şu yazar gazetemizde köşemizde yazılarına başlamıştır gibisinden reklamlar. O zaman (belki aradan yıllar geçmişti) fark ettim. Bu köşe benim evdeki köşede duran masa değil. Bu köşe gazetelerin köşelerinde duran yazılardı. Bazen benim de merak edip okuduğum, büyümüşte küçülmüş edayla yorumlar yaptığım o yazılar meğerse köşe yazılarıymış.
Köşe Yazarlığı Başlıyor!…
Aradan seneler geçti. Lisede okurken beni de heves iyice sardı. Ben de istiyordum, o kız lise okuyordu ben de lisedeydim. Ne eksiğim vardı ondan? Hatta ben daha iyi yazarım diyordum, o denli özgüvenim vardı. Hatta kendi kendime lisedeyken “Gazetede köşe yazarı nasıl olunur?” diye Google Amcamızda çok araştırma yapmışlığım bile vardır. Ama cesaret edip de kimseye yazar olacağım da diyemedim. Çünkü dalga geçerler korkusu vardı. Yazar olmak kötü bir şey değildi ki. Can Dündar’ın Abbas Güçlü’nün programında, kızları bile yazı yazarak tavlardım Abbas, demesi de daha bir ateşledi bu isteğimi. Ancak aramada çıkan forumlarda gördüğüm sonuçlar hevesimin kırılmasına neden oldu. Çünkü bir gazetede yazar olmak için tanınmış birisi olmak gerekiyor diyorlardı. Düşündüm hak verdim. Kimi gazete alanlar o köşe yazarının yazılarını okumak için alır gazeteyi. Ben bile bazen Abbas Güçlü ne yazmış bi bakayım diye Milliyet, Uğur Dündar ne demiş diye bazen Sözcü alıyorum.
Aslında Ben de Fena Yazar Sayılmam
Şimdi aradan geçti yıllar ama ben hala yazarlık istiyorum. :) Kendimce okuduğum kitapların özetini yazdığım, kendi kendime mizahi hikayeler yazdığım, kimi toplumsal olaylara eleştiriler yazdığım bir defterim bile var. Bu arada o defterden bir görsel de vereyim; (el yazım çok kötü söyleyim. :) )
Buradaki yazıları anlatayım, çünkü okuyamayacaksınız :) Üstün Dökmen’in o zaman okuduğum bir kitabından özet çıkarıyordum. Bu defter belki 10 sene olacak hala sakladığım şahsi tek anım diyebilirim. Hem özet çıkarmayı seven birisiyim hem de o zaman Ankara Adnan Ötüken İl Halk Kütüphanesinden aldığım kitaplardı bunlar ve 15 günü geçmeden geri vermem gerektiği için özetliyordum. Daha sonra tekrar tekrar okurdum. Şimdi özet çıkarma alışkanlığım yok ancak kitap benimse önemli kısımların altını çizerim, değilse bir yere kısaca not alırım.
Paylaşım Konusunda Çok Hırslıyımdır Ben
Daha sonra düşündüm ki bu yazıları ben neden bir internet sitesine koymayayım ki dedim. Tamam güzel bir şey not almak, özet çıkarmak ama bunları sadece ben okuyorum. İlk önceleri forum sitelerinde yazıyordum ama orada da kalıcı olmuyordu. Sonra Facebook profilimde paylaştım ama orada da 40-50 kişi var profilimde 3-5 kişi ya okuyor ya okumuyordu. En son kendime bir site açayım dedim ama gel gelelim adres ne olacak? :) İnanın 3-4 sene kadar adres ne olsun diye düşündüm. Çünkü sürekli kalıcı olacak ve ben emek verecektim oraya. En sonunda lisede düşünmeye başladığım alan adıma üniversite 1. sınıfta kadirdurukan.com olsun diye karar verdim ve bu siteyi kurdum. Bildiğim konularda yazayım dedim, ilk başlar wordpress üzerine ne öğrendimse yazdım. Fakat hem alanım olmadığı için hem de her şeyi yazamadığım için kişisel blog olarak değiştirdim burasını. Şimdi diyorum iyi ki açtım bu siteyi ve içimden geldiği gibi teknoloji, güncel, kişisel her alanda yazıp siteme gelen ziyaretçilerle paylaşıyorum. Hem bilgi paylaşmanın verdiği haz var hemde faydalı olmanın.
Bir müddet yazdıktan sonra farklı bloglardan mimleme, farklı platforumlarda kişisel blog siteleri arasında gösterilmenin verdiği sevinç ve o anlatılamaz yaşanılan duygu da beni bu duruma sürüklüyor. Bir de itiraf edeyim hala yazar olmak var içimde bir yerlerde. O reklam çok etkilemiş beni sanırım. :)
“Aslında Ben de Fena Yazar Sayılmam” Demişsiniz dOĞRU DEMİŞSİNİZ OLDUKÇA KEYİF ALARAK OKUDUM. ;)
Teşekkürler.
Selam, yazmak gerçekten iyi geliyor, siz de devam edin. Başarılar
hER NE OLURSA OLSUN YAZMAKTAN VAZGEÇMEMEK GEREKİYOR…
Abi eline sağlık çok güzel bir yazı olmuş. Sana çok kolay gelsin, https://bes10.net/ sitesinin temasını biliyor musun bir bakabilir misin? Aklıma bir tek sen geldin.
Şuan mobilden baktığım için inceleme şansım yok. ama şunu deneyebilirsin; bilgisayardan siteye giriş yapınca sağ tık ve kaynak kodlarını incele’ye tıkla. Yeni açılan sekmede ctrl+F kombinasyonuyla arama konsolu açılacak. Arama kutucuğuna “theme” yazıp bak. Çıkan sonuçlarda “/theme/tema_ismi/” şeklinde dizini görürsün. Çoğu WordPress kullanıcısı tema klasör adını değiştirmeden yüklediği için bu yöntem çoğu zaman tutar. :)
Tebrikleri 👏